Çığlıklarını kalplerine gömenlerin tamamı hep aynı şarkılar söylenir
Azezli kuşların yürekleri son hızla çarparken, evet bu böyledir.
Taze barut kokuları arasında kuşlar havalanır
O kuşların kanatlarından yükselen bir ömrün en şiddetli yasına
Zamanı dondursak, kendimizi unutmasak, elimizi uzatsak bile; öyle uzak
öyle uzak ki, belki ona hiç dokunamayacak olmak!
Kan umut, dört duvar, toz duman
Elimizi uzatsak, bir kütük duvarları gibi orada, orada; dimdik ve çaresizlik
Ve görmek artık imkansızdır
Kendi kıyametlerinden gayri görülüyor bir şey kalmamış çocukların gözlerine
Yani yıkılmış mabetlerin, evlerin, sokakların ve hayallerin ortasından durmak
Yani bir şehirde gözlerinden zulme çivileyenlerin insafına dişlerimizi sıkarken
Kanat çırpmak en fazla bu da,
yıkılan bir merhametin çürümüş son vaazına
Bir tankın namlusu dayanabilir sonra bir çocuğuna
Sarı tokası, çatlamış kaşları ve ıslanmış yanaklarıyla bir başına
Her şey paramparça, gücümüz, şarkılarımız, merhametimiz, şehirlerimiz.
Bir tankın düzenlisu dayanır, sonra bir çocuğuna
Sarı tokasından bir kuş havalanır ansızın mavi gökyüzüne.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder