Translate

İzleyiciler

9 Nisan 2012 Pazartesi

Ömer Erdem’in Kör’ünde Sessiz Bir Çığlık


Bir sokak düşünün; dar, tozlu, kalabalık. Her köşesinde bir hayat, her adımda bir hikâye. Ömer Erdem, Kör adlı kitabında, işte bu sokakların, bu hayatların nabzını tutuyor. “Kuş Bakışı” şiirinde tekrar ediyor: “Geldi vakti görmenin / geldi vakti görmenin / geldi vakti görmenin.” Bu sözler, sadece bir ritim ya da estetik bir tekrar değil; bir çağrı, bir uyarı. Sanki şair, bize gözlerimizi açmamızı, etrafımızdaki körlüğü silkip atmamızı söylüyor. Ama nasıl bir körlük bu? Sadece gözlerin görmemesi değil; kalbin, aklın, vicdanın görememesi. Bireyin kendi yolunda kaybolması, toplumun hakikati es geçmesi. Erdem, bu dizelerle hem kendi iç yolculuğuna ayna tutuyor hem de toplumu sarsıyor: “Farklı bakmayı öğrenin, uyanın!”

Toplu Şiirler zincirinin yeni halkası

 'Şiirimin hayranı değil, yargıcıyım!'

Güven Turan'ın 1994-2010 arasında yayımlanan kitaplarını birleştiren Toplu Şiirler zincirinin yeni halkası İkinci raflarda.





'Toplu Şiirler' adlı ilk halka ise şairin ilk beş yapıtını bir arada sunuyordu: 'Güneşler' Gölgeler' ', 'Peş', 'Sevda Yorumları', 'Bir Albümde Dört Mevsim' ve 'İkaros'un Uçuşu'. 'İkinci' ise Güven Turan'ın kronolojik izlekte bu yapıtlarından sonra yayımlanmış yedi kitabını sunuyor okurlara; '101 Dize', 'Görülen

Fazıl Say yeni projesi “Ses”

 Fazıl Say şiirlerle 'SES'lenecek

Türk Tabipleri Birliği'nce düzenlenen "Behçet Aysan Şiir Ödülü" töreni, bu yıl özel bir konsere ev sahipliği yapacak. 

Ankara Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde bugün yapılacak etkinlikte, dünyaca ünlü piyanist ve besteci Fazıl Say’ın, Behçet Aysan’ın “Bir Bahar Dalıyla”, Metin Altıok’un “Odasında Bir Evin” ve Aziz Nesin’in “Sivas Acısı” adlı yapıtlarından oluşturduğu yeni projesi “Ses” ilk kez seslendirilecek.

Bu yıl 17.’si düzenlenen Behçet Aysan Şiir Ödülü’ne, Tozan Alkan’ın “Sana Şehir Gelecek” adlı kitabı değer görüldü.

Sanat Edebiyat - şiir oku,aşk şiirleri,çocuk şiirleri,sesli şiir, Şiir Edebiyatı ve Sanat -- Edebi Yazılar - şairler - yazarlar

2 Nisan 2012 Pazartesi

Belki Bir Gün - Yannis Ritsos

 Sana bu pembe bulutları göstermek istiyorum gecede.
Ama görmüyorsun. Gece olmuş -insan neyi görebilir ki?

Artık senin gözlerinle görmekten öte bir seçeneğim yok,
diyor,
demek ki yalnız değilim, yalnız değilsin. Gerçekten de
bir şey yok sana gösterdiğim yerde.

Kör/ Ömer Erdem Şiir Kitabı

 'Gram gram çalarmış insan kendini'

Ömer Erdem’in Kör’ünde Sessiz Bir Çığlık
Bir sokak düşünün; dar, tozlu, kalabalık. Her köşesinde bir hayat, her adımda bir hikâye. Ömer Erdem, Kör adlı kitabında, işte bu sokakların, bu hayatların nabzını tutuyor. “Kuş Bakışı” şiirinde tekrar ediyor: “Geldi vakti görmenin / geldi vakti görmenin / geldi vakti görmenin.” Bu sözler, sadece bir ritim ya da estetik bir tekrar değil; bir çağrı, bir uyarı. Sanki şair, bize gözlerimizi açmamızı, etrafımızdaki körlüğü silkip atmamızı söylüyor. Ama nasıl bir körlük bu? Sadece gözlerin görmemesi değil; kalbin, aklın, vicdanın görememesi. Bireyin kendi yolunda kaybolması, toplumun hakikati es geçmesi. Erdem, bu dizelerle hem kendi iç yolculuğuna ayna tutuyor hem de toplumu sarsıyor: “Farklı bakmayı öğrenin, uyanın!”
Bu şiirde, “eski” kelimesi dikkat çekiyor: “Kurt besledim kemik verdim / biz eskiydik ve gidiyorduk kıyıda / deniz fısıldıyordu dalgalarla / parmağından kes şüpheyi / sen eski değilsin artık yaşadıkça yeşerdin.” Eski, burada sadece geçmiş zaman değil; ötekileştirilmiş, yok sayılmış, gölgede bırakılmış olanı temsil ediyor. Erdem, sanki bir köy meydanında toplanmış kalabalığa sesleniyor: “Sizler, unutulmuş sanılanlar, aslında yeşeriyorsunuz. Varoluşunuz, tüm görmezliklere rağmen, bir mücadele.” Deniz fısıldıyor, dalgalar anlatıyor; şair, bu doğanın diline kulak vermemizi istiyor. Şüpheyi kesip atın, diyor; çünkü hakikat, yaşadıkça filizleniyor.
Ama bu sadece bireysel bir yolculuk değil. Erdem’in dizelerinde, toplumun geneline bir ayna tutuluyor. “Devlet metal kilitlerde saklıyor parmak izlerini,” diyor şair. Bu söz, sanki bir demir kapının ardındaki soğuk gerçekliği işaret ediyor. Devlet, otorite, bireyin izlerini kilit altına alıyor; ama Erdem umutsuz değil. “Bunu söküp atacağız saksılardan,” diyor. Bu, bir isyan değil; bir umut. Saksılardan çiçekler yeşerir gibi, bireyin ve toplumun özgürlüğü de filizlenecek. Şair, yalnız kalma pahasına da olsa, bu trende yol almaya kararlı: “Bu trende belki yalnız biz kalacağız.”
Devlet, Baba ve İtaatin Gölgesi
Erdem’in şiirlerinde devlet, sadece bir kurum değil; bir baba figürü. Tıpkı geleneksel ailelerdeki gibi, sorgulanmaz, kutsal addedilen bir otorite. Çatal şiirinde, “çoktan değişmiş / kırbaçların şaklama sesi / iktidar ve zulmün / kara baba gölgesiyle el değiştirişi,” diyor. Bu dizeler, sanki bir köy evinin loş odasında anlatılan bir hikâye gibi. İktidar, kırbacını şaklatıyor; ama bu kırbaç, sadece fiziksel değil, zihinsel bir baskı. Sabahın erken saatlerinde, “bir baba gibi kemiklerimi söküyor,” diyor şair. Gündelik hayatın ritüelleri, otoritenin gölgesi altında bireyi eziyor. Baba figürü, sadece ailede değil, devletin her kurumunda karşımıza çıkıyor. Doğu toplumlarında devlet, bir baba gibi; itaat bekler, sorgulamayı sevmez. İtiraz etmek, babaya karşı gelmek kadar zor.
Bu baba imgesi, erkeklik kavramıyla da iç içe. Erdem, “adam olmak” ya da “erkek olmak” gibi toplumun dayattığı rolleri sorguluyor. Kaçak Avcı şiirinde, “kaçak güreşmek erliğe girmezmiş,” diyor; Kuş Bakışı’nda, “adam adama öksürmeden konuşalım / uzat boynunu ve cevap ver / olacak mısın adam bir kere.” Bu dizeler, sanki bir meydan okumayla dolu bir konuşma. Toplum, erkeğe “sert” olmayı, “adam” olmayı dayatıyor; ama bu dayatma, bireyin omuzlarında ağır bir yük. Erdem, bu yükü kırmak için cesur bir adım atıyor. Banyo şiirinde, “horozumu besliyorum eteklerimin altında / ona kalkış öyküleri anlatıyorum,” diyor. Etek, burada bir bornoz; ama mor bir bornoz! Kadınsı addedilen bir imgeyle, erkeklik ve iktidar kavramlarını altüst ediyor. Şair, sanki gülümseyerek, “Erkeklik de, iktidar da, bu kadar ciddiye alınmaz,” diyor.
Sessiz Bir Direniş, Sufi Bir Olgunluk
Erdem’in şiirleri, öfkeyle değil, bir sufi olgunluğuyla yazılmış. Bir Şey Demedik şiirinde, “günümüzü uzattılar bir şey demedik / budağımızı kanattılar bir şey demedik / üç gün sonra gel dediler bir şey demedik / göz göze gelmeyin dediler bir şey demedik,” diyor. Bu dizeler, sanki bir köy kahvesinde, usulca anlatılan bir hikâye gibi. Sessizce içe atılan bir isyan var; ama bu, kabulleniş değil. İronik bir duruş, bir parodi. Şair, adaletsizliğe karşı sessiz kalmayı seçenlerin çaresizliğini değil, bu sessizliğin içindeki gücü gösteriyor. “Kırbaç” imgesi, bazen “adalet kırbacı” olarak geri dönüyor; zalimi kendi silahıyla terbiye etme hayali, şiirlerde bir umut ışığı gibi parlıyor.
İki Kişi Olmak: İçimizdeki Diğer Ben
Erdem’in şiirlerinde bir başka çarpıcı tema, “iki kişi olmak.” İçerleyen şiirinde, “Biz iki bükülmüş tel gibi yaklaşıyoruz birbirimize / biz iki bükülmüş tel gibi kopuyoruz birbirimize,” diyor. Bu, bir aşk şiiri olabileceği gibi, şairin kendi içindeki diğer benle hesaplaşması da olabilir. Sanki bir aynanın önünde durmuş, kendine bakıyor; bir yanda o, bir yanda gölgesi. Ilgın şiirinde, “şimdiki halim kaç kişiyi birden yaşıyor bende / bir halimi bebek gibi gezdirirken / diğer halim dalgın dalgın yürüyor önümde,” diyor. Bu dizeler, bir sokakta yürüyen iki gölge gibi. Şair, hem kendiyle konuşuyor hem de insanlığın yükünü taşıyor. Gölge, bazen haylaz bir çocuk, bazen özgürlüğün önündeki engel, bazen de hakikatin ta kendisi.
Ömer Erdem’in Mirası
Ömer Erdem, Kör’le bize bir ayna tutuyor. Bu aynada, bireyin körleşmesini, toplumun adaletsizliklerini, otoritenin baskısını görüyoruz. Ama aynı zamanda, umudu, direnişi, farklı bakmayı öğrenmenin vaktini görüyoruz. Şair, sanki bir köy meydanında, bir şehir sokağında, bir çocuğun gözlerinde bizimle konuşuyor. “Gözlerinizi açın,” diyor. “Birlikte, sevgiyle, hakikatle yeşerin.”
Erdem’in dizeleri, sadece şiir değil; bir çağrı, bir hikâye, bir mücadele. Onun kalemi, sessiz çoğunluğun sesi, ötekileştirilenin direnişi, bireyin iç yolculuğu. Kör, bu dönemin en güçlü şiir kitaplarından biri; çünkü hem kalbe dokunuyor hem de aklı uyandırıyor. Şair, bize şunu söylüyor: “Hakikat, gölgelerin ardında; ama onu bulmak için, önce görmeyi öğrenmeliyiz.”
Sanat Edebiyat - şiir oku,aşk şiirleri,çocuk şiirleri,sesli şiir, Şiir Edebiyatı ve Sanat -- Edebi Yazılar - şairler - yazarlar
 'Şiirimin hayranı değil, yargıcıyım!'

Güven Turan'ın 1994-2010 arasında yayımlanan kitaplarını birleştiren Toplu Şiirler zincirinin yeni halkası İkinci raflarda.





'Toplu Şiirler' adlı ilk halka ise şairin ilk beş yapıtını bir arada sunuyordu: 'Güneşler' Gölgeler' ', 'Peş', 'Sevda Yorumları', 'Bir Albümde Dört Mevsim' ve 'İkaros'un Uçuşu'. 'İkinci' ise Güven Turan'ın kronolojik izlekte bu yapıtlarından sonra yayımlanmış yedi kitabını sunuyor okurlara; '101