Translate

2 Eylül 2013 Pazartesi

VUSLATA DOĞRU




Güneş batmaya doğru yol alıyordu. Şehrimin güzelliği denizin güzelliğinden çalıyordu. Bir yürüyüş esnasında inceliyordum insanımızı. Yolda yürüyüş yapan insanların yüzlerinde ki hayat manzaraları vardı. Banklarda oturan teyzelerim ayrı bir dedikoduyu tetikliyordu belki de. Çocuk parkları dolmuş taşmış insanlara mutluluklar saçıyordu. Genelinde her yanımız sevinç yağmurları başlamıştı. Her adımda bir neşe katıyordum yüreğime.



Yüreğimden akan sevinçle ellerim bir başka sıcaklıklar veriyordu her bir yanıma. Neye üzülsem gam yüklü diyemiyordum. Her yanım sevinç kokuyordu. Yürüdüğüm yol boyunca tezgahtarlık yapanlar doluydu. Dondurmacı naralar atıyordu dondurma satmak için. Simitci bile çocukların yoğun olduğu yerlerde sesini yükseltiyordu. Banklardan birinden teyzenin birisi bana pet bardak içinde ki çay ile birlikte bana bir dilim börek ikram etti. bunu hem yersin hem yürürsün dedi bu ikramı geri çevirmedim. Aslında o bana vermeyecek olsaydı yüzsüzlük yapıp isteyecektim.

Keşke Rabbimden başka bir şey dileseydim. Bir elimde börek bir bardak çay ile yürüyüşüme devam ederken bir minik elleri olan yüzüne yakışmayan bir tavrı vardı. Ağlamaklı sesiyle annesine isyanlar besliyordu. Onunda derdi pamuk şeker. Bende o çocuğun isteğini yerine getirdim. Bir yüzü güldürmenin bana verdiği haz ile yürüyüşüme devam ediyordum. Bir bankta oturup dinlenme ihtiyacı duydum birden.


     Bankta çevreme bakınırken bir ağacın altından bir ses geliyordu. İçini çekerek telefonla konuşuyordu. Ağlıyordu yüreğinde duyguları kan revan olmuştu belliydi. Gereksiz bir mutsuzluğu besliyordu kendince. Bu ortama yakışmayan bir duygu selinde akıyordu. Baktım ki gözlerinde bir şelale doğmuş. Yanına gitmeyi düşündüm ama beni ters bir hale sokar diye korkuyordum. Dayanamadım gitmeye karar verirken, bir gül ile yanına oturdum. Bu güzel gözlerine mutsuzluk yakışmıyor, hem böyle güzel gözlere sahip olacaksın hem de ağlatacaksın”  dedim ve bana sert bir bakışla yaşatanlar sağ olsun,  onlar gözümdeki renkleri görmediler sanırım dedi bu sefer ben suskunları başlattım dillerimde.


     Başımı önüme eğdim neden ağladığını sormak lazımdı. Gereğinden fazla detayına ve özüne girmek yanlış olacaktı. bir bayanı ancak bir bayan anlayabilirdi. Bir erkeğin iç dünyasında olup biten ne varsa erkek anlar. Gerçekten bu hayatın değişmez bir kavramı oluyordu. Bana ne kadar içinde bulunduğu durumları anlatsa belki de yardımcı olamaz iyiden iyiye üzüntüleri ekerdim düşüncelerine. Denemekte fayda vardır diyerek hurra hücum etmek de mantıksız olacaktı. ben kendimce bu şekilde düşünürken onun gözyaşları hala akıyordu. Gömleğimin cebinden çıkardığım selpak mendili uzatıp gözlerini silmesini söyledim. Her yanı kırgınlıklarla doluydu. Hayatımızda gözümüzün gördüğü çok güzellikler var dedim.


Bakışlarıyla benle alakası yok diye hareketler içindeydi. Belki de konuşmam ona rahatsızlıklar veriyordu. Denizin kenarında olmanın imkanı içeresin de çevresine bakmasını söyledim. Her şey bu kadar güzelken neden kendini üzüyorsun. Onun bize verdikleri ile yetinmemizi daha fazlası için bolca dua etmeliyiz dedim. Oflayan bir bakışla bana bakarak Benim kanayan yarama imam lazım değil dedi bu kelimeler beni kızdırmıştı. Kanayan bir yarası vardı, bu yara rabbim izin vermeseydi olmayacaktı. Dünyada bulunma sebeplerimizden birisi de imtihan ediliyor olmamızdandır. Genelde imtihanımız zaaflarımızdan olmaktaydı. Yoldan geçen limonatacıdan iki tane limonata aldım. Bu limon biraz önce ekşi bir tat içindeydi.


   Ama şimdi serinletici ve şekerli bir hal aldı. Şimdi sen ağlıyorsun ama birazdan sende bir tatlı kız olabilirsin. Yeryüzünde yaşayan her canlı aynı kalsaydı bize biraz mantıksız gelecekti. Önemli olan senin ruhunu değiştirmekti. Herkesin gözlerinde senin olman gerekenden farklı bir sen olmayı düşün ve öyle davranmalısın dedim. Düşüncelere daldı başın gökyüzüne dikip doğruldu. Denize doğru yürüdü. Denizin ortasında ki gemilere mi bakıyordu yoksa denizin dalgalarındaki ihtişama mı bilmiyorum. Gözlemlerim sonuncunda düşüncelere dalıyordu. Yanına vardım Kimi insanlar senin gözündeki yaşlarla sevinç dolusuna tutulur. Kimi insanlarda senin üzülmelerine o an üzülür geçer. Kendinle barışık bir hayatı yaşamalısın dedim. Dinlemiyordu bana bakmadan düşüncelere dalıyordu;

    - Seninle konuşalım ama bana her konuda fikirlerini söyleyeceksin. Hayattan zevk almam için bana yollar vereceksin önlerime.
- tabi ki, yardım etmeye çalışırım ama ben sana mutluluklar saçamam. Senin gözlerinde ham topraklarda asitler revaçta kalmış.
- Abi ne olursun beni dinle
- Bana abi demeni istemem. Ben sana bir gün ağabeylik yaparsam o zaman bana abi diye hitap edersin.
- Gerçekten doğru bir söz söylediniz.
- Herkes hak ettiği ne ise o şekilde hitap edilmesi lazım. Evlat anne, baba, abi, abla, arkadaş yada dostumuz hak ediyorsa o şekilde telaffuz etmeliyiz.
- İşte bende o sebepten üzülüyorum belki de.
- Anlatmadığın sürece doğrudur diyemem ki. Senin de öyle bir durum var bunu hissediyorum ama yine de anlatmanı bekliyorum.


    - Benim dünyamda birisi vardı. Onun için yapamayacağım bir şey yoktu. Her şeyi verdim ben ona.
- Ya da sen öyle düşünüyorsun?
- Belki de öyle, ama bana göre her şey verdim ben ona. Sevgimi istedim severek verdim sevgi bahçelerimi. Yüreğimden yüreğine ince bir aşk yolu çizdim. Bu yolda ben tek başıma yürüdüm.
- Bir yerde hatan oldu mu? Ya da senin unuttuğun bir nokta. Yok bundan olmaz dediğin bir olay.


   - Sanmıyorum öyle bir şey olmadı. Belki de sevgi kokularında onu fazla oksijenden dolayı boğmaya çalıştım.
- İnsanın tek yalan söyleyemeyen bir yanı vardır. Bu yanları hareketleridir. Gerçekten dilimiz yalan söyler. Fiziğine bakarsak esnek ve yumuşaktır. Her hale döner ve her şekle giriyor.
- Evet doğru bu. Dilimiz yalan söylemesi esnek olduğundan dolayımı oluyor size göre.
- Bana göre evet. Hareketlerimizi kemiklerimizle çiziyoruz. Yalan söylemesi imkansız esnemesi imkansızdır. Esnerse canımız yanar yoksa.
- benim hayatımda ki erkek benim istediklerimi yapmıyordu. Ben istiyorum ki her an beni arasın. Yanımda varlığını hissetmek istiyorum. Her zaman işim var diyerek kelimeleri boğazıma tıkıyordu. Bunları da ben kaldıramıyorum. Ben her sabah tatlı sözlerle hayata başlamak istiyorum.
- İstediklerini yapması konusunda uyarılarda bulundun mu
- Çok dedim. önceden beni hep mesajlarla uyandıran sensin. Ne oldu da bunları yapıyorsun dedim. Bana ilginç cevaplar veriyordu. Ben günde yüz sefer bin sefer seni seviyorum diyorum. Ama ondan birini duyamıyorum.


    Bunları ben kaldıramıyorum. Bunlar benim hakkım değildi.
- seni seviyorum demek kelimelerle mi oluyor. Gerçek sevgi ve aşk kelime ile sınırlandırmamız doğru değil. Seni seven birisi hareketleri ile biçimlendirip sana bunu yaşatır. Her anı yaşarken bilirsin sen de daha fazla sevgi muhabbeti beslersin. Gerçek üstü bir hayatı beraber yaşarsınız. Ama aşk kelimelerle sınırlanamaz. Aşkı ancak kelimelerle şairler anlatır. Ama iki insan hareketleriyle çevresine anlatabilir.
- O erkek var ya şimdi benden çok uzaklarda. Nerede olduğunu bilmiyorum. Bir haftadır sesini duyamadım. Ben onu çok özledim. Her noktasındaki zerreyi bile özlemler besliyorum. Ben sevgi dünyama suskunluklar besleyemiyorum. Ben ancak sevgilime özlemler besleyebiliyorum. O içimdeki özleyen yanımla hasretlerini çekiyorum.


     - Özlemişsin. Hem de çok özlemişsin ki yanıyorsun hasretinden. Bu hasret onu içinde diriltirken görsen öldürecek bir hal almış. Ne mutlu ona senin gibi birisi tarafından özleniliyor.
- Gerçekten çok özledim. Bir haftadır sesini duyamadım. Arıyorum yok görevde diyorlar. Ya da toplantısı var diyorlar.
- Müsait olunca seni arayacaktır.
- Gerçekten sizinle konuşmak iyi geldi. Ne yapalım arayacağı zamana kadar ben özlemlerimi büyütmekle meşgule geçmem lazım. Ona kavuşacağım anı iple çekiyorum.
- Sevindim bu haline. Ama yine hayat yaşamaya değer bunu sakın unutma. Yüzün güldür ki bu gülücüklerle hayata bağlanan birileri vardır.

  Yanımdan kalkıp bir mutlu haller içinde özleyen yanıyla hasretine doğru yol aldı. Yanımda bir zarf gördüm birden. Kız yanımda otururken zarfı düşürdü sanırım. Zarfı alıp peşinden gittim ne yazık ki kızı bulamadım. Bir gün bulurum ve kendisine veririm diye cebime koyup bende evime doğru yürüyüşüme devam ettim. Eve varınca zarfı açtım gözyaşlarıyla birbirine girmiş kelimeler. Harfleri zor seçiyordum. Kağıtta şunlar yazıyordu;

Bir gece bile düşünmeden geçemiyorum
Sesindeki huzurla kapıyorum gözlerimi
Sensizliği düşünemedim
Sende hapis kalıyorum Sevgilim
Ellerindeki sıcaklığı yanağımda hissediyorum
Kokuların ciğerimde kaldı hala
Yine sensiz kalmayacağım bir gece
Ya sesin benle yada kokun
Ya senle uyurum
Yada sensiz uyku orucu başında kalırım
Güller gibi güzelleşiyor dillerin
Bir şiir gibi okşuyorsun yüreğimi
Bir tılsım var sanki dillerin de
Seni yine bir gece özlüyorum
Özümdeki sevgi pınarımsın
Özlüyorum tutkun yüreğini
Özlediğim
Gözlerine hasret kaldığım
Yüreğine ihtiyaç duydugum
Ellerindeki sıcaklığı beklediğim
Özlüyorum seni deli gibi
Bir sabah çıkıp gelsem yanına
Ellerini tutsam
Yanaklarıma dokunsan
Gözümdeki yaşları silsen
Bir sana varsam
Bir senin yanında kalsam
Özlüyorum işte anlamsız bir rüzgar gibi
Deniz dalga sesin de
Kuşların cıvıltısın da
İnsanların sesi eşliğinde
Dansımıza başlasak
Özlüyorum seni Canözüm


    O kadar güzel duygularla özlemleri yazıyordu. Her harfte kendimden geçip başka alemlere gidiyordum. Her harfin gölgesinde bu aşkı yaşamak istemiştim. Bir özlem bu kadar anlatabilirdi. Merak mı ediyorsunuz o kızı o kızın zarfı hala bende duruyor, ben hala o kızı bulamadım.

                                                                                                                                      Halit ÖZKAN


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder